7 Mart 2012 Çarşamba

30 YIL ÖNCESİNE ZAMAN YOLCULUĞU

 Salihli Eğitim, Kültür ve Dayanışma Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Cengiz ÜLKÜ, dernek sitesinin kendine ait köşesinin " 1980-85 Yıllarında ki Salihli " başlıklı son yazısında okuyucularını adeta mest etti. Aynı zamanda bir fotoğraf sanatçısı ve İzmir Amatör Fotoğrafçılar Derneği üyesi olan Cengiz ÜLKÜ, son yazısında Salihli'yi öyle bir anlattı ki okurlarını adeta bir fotoğraf albümünün kare kare fotoğraflarını gezercesine 80-85 yıllarının Salihli'sine götürdü. İşte Cengiz ÜLKÜ’ nün " 1980-85 Yıllarında ki Salihli " başlıklı yazısı...
1980-85 Yıllarında ki Salihli: 1985yılında geldim Salihli’den İzmir'e… 19 yaşındaydım. 12 Eylül, o kadar böldü ki zamanı, öncesini hatırlayamıyorum bile. Ama 1980-85 yılları arasında ki Salihli benim akranlarım için unutulmayacak yıllardı.
*** Salihli Lisesi, Türkiye’den örnek vermek gerekirse Mülkiyeliler gibi bir şeydi. Ortaokuldan itibaren hayatınız sanki yeni başlamış gibidir, farklı şehirlerden gelmiş üniversite öğrencileri gibi Salihli’nin farklı mahalle ve köylerinden gelen birçok arkadaşınız olur… Tam bir hayat okuludur… İlk kavgalar orada yapılır, en kalıcı arkadaşlıklar orada başlar, ilk aşklar orada yaşanır. Hele birde iyi futbolcu veya basketbolcuysa biri; en çok onun arkadaşı olur. Hatta bu kişilerle 1 kez selamlaşan için bile başka bir yerde ondan bahsederken “bizim Ahmet” diye gururla bahsetmek bir havadır.
 Fettah abinin kantininden Turşu suyu ile gevrek yemeyen yoktur. Pazartesi sabahları Coğrafyacı Portakal’ın (Turgut Kaçar) Senfoni orkestrası yönetircesine yaptığı hareketler eşliğinde İstiklal Marşı söyletmesi haftaya iyi başlamanın işaretiydi… Sonra müdürümüz Turhan Zeğem’in okul kurallarına yönelik nutukları biraz karamsarlığa iterdi. Ortaokullar öğlenci, Liseliler sabahçıydı. Saat 7.10 da başlayan derse Keli mahallesinden yetişmek için sabah 6.00 da uyanırdık. Karanlıkta yollarda olurduk. Soğuk kış günlerinde 2. Sınıfların yanındaki buz gibi kantinde çayla ısınma çabalarımızda unutulmaz. Bir keresinde 10cm kalınlığında kar yağmıştı… Hepimizin arşivinde o günlerden Osman amcanın çektiği dünya kadar fotoğraf vardır.
*** Salihli gençleri için en renkli yerler caddelerde volta atmaktı… Çağrı Kitapevinden (İlçe Jandarma’dan) SSK Hastanesine; oradan Kurudereye inip, Karaman Camii’nin oraya gitmek, oradan da Mitatpaşa caddesinden istasyona yürümek İzmir Kordonda yürümek gibi bir şeydi bizim için… Sonrada Can Baba’nın kahvesinde birinci çay molasını pencerenin eşiğinde oturup gelen geçeni izlemelerimizi unutmak mümkün değil. İkinci turlar 40 evlerin oradan Seyrantepe Bağlarbaşı… Hele birde motosikletin varsa geçilmedik cadde, girilmedik sokak bırakmazdık. Sevgililer Aile pastanesinde veya Kanarya pastanesinde buluşurdu. Kendimizi çok yakışıklı veya güzel bulduğumuz anlarda Foto Can’da, Foto Rekor’da veya Stüdyo Macit’de artistik fotoğraflar çekilirdik
*** Bilgisayar yok, cep telefonu yok, özel televizyonlar bile yoktu 1985’de… TRT 1984’de tüm programları renkli yayınlamaya başlamıştı. Ama kimin umurundaydı renkli yayın… Yaz akşamlarında yabancı film izlemek istiyorsan Evren parkının karşısında Şehir sineması, yerli film izlemek istiyorsan istasyonun altında çiğdem çekirdek eşliğinde İnci sineması. Yazlık Arzu sineması ile Kışlık Turgut sineması erkeklere özeldi… Parçalı bulutlu)… Meram sineması ile yazlık Tarzan sinemasından çıkanların genellikle gözleri yaşlı olurdu. Bizim diskomuz barımız düğün salonlarıydı, hangi salonda haftanın hangi gecelerinde düğün var ezbere bilirdik. Dostlar düğün salonunda Hüseyin Akın’ın söyleyeceği şarkıların sırasını bile ezberlemiştik. Orada kesiştiğimiz kızlarla ilgili sohbetimizi eve dönene kadar abartarak anlatırdık birbirimize… Ama kendi yakınlarımızın düğünlerinde etrafta duran erkeklere gıcık olurduk. İlkbaharda okulların bitmesine yakın organize edilen gençlik günlerinde dans yarışmaları ve eğlence bizim diskomuzdu.
*** Salihli’li birine Van’da nerelisin diye sorsalar, Manisalıyım demez; büyük bir gururla SALİHLİ’LİYİM der… Çünkü Salihli onlar için Türkiye’nin en güzel, en büyük, en gelişmiş ilçesidir. Hıdırellezler, bayramlar kadar önemliydi. O sabah Salihli trafiği İstanbul trafiği gibi olur, mesire yerlerinde boş ağaç gölgesi bulmak çok zor olurdu. Çamur Banyoları, Sardes, Kurşunlu Kaplıcaları, Adala, Demirköprü Barajı, Allahdiyen, Bozdağ, Gölcük, Pilavtepe Sırtları dolup taşardı.
*** Saat’da kullanmazdık… İplik dokuma fabrikasının vardiya değişimlerinde öten boru sabahın 7.00’sini öğleden sonra 15.00’ini ve gecenin 23.00’ünü belirtir, Salihli’nin her yerinden duyulurdu. Trenler 5.30, 11.00, 19.00 ve 22’si olduğunu hatırlatırdı.
*** 1984’de Sanayispor büyük bir mucize yaratarak 2. Lige çıkmıştı ve Salihlispor ile birleşti tek takım oldu. Şehre müthiş bir hava geldi. İddialı bir takım kurup, yıllardır gazetelerden takip ettiğimiz birçok takımın Salihli’ye gelmesini sağladı. Hayat hafta sonları futbola endekslendi. Bu takımları yendikçe Salihli’li olmanın gururunu 10 kat daha fazla yaşıyorduk.
 *** Burada 1980 ile 1985 arasından bir kesiti anlatmaya çalıştım. Hepimiz yaşadığımız dönemi unutamayız, hele yaşadığın yerden biraz uzaklaştıysan, o günler anı olarak kalıyor. Yaşadığın yerlere ve günlere özlem biraz daha fazlalaşıyor. Bizde bu coğrafyanın özlemini, İzmir’de bu coğrafyada yaşayanlarla bir araya geldiğimiz Salihlililer Derneği çatısı altında buluşarak gidermeye çalışıyoruz. Eminim ki bu dönemden önceki (60’lı, 70’li yılları) hatıraları yazan bir ağabeyimiz bambaşka bir boyutta yazar, ya da bir kardeşimiz (90’lı, 2000’li yılları) çok daha farklı yazar. Ama yazılan şeylerin başlığı hep Salihli olur.
Saygılarımla Cengiz Ülkü

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder